16-Söyle mazluma dudağı gülsün

16-Söyle mazluma dudağı gülsün




Yanıbaşımda dikilen heykel bir elini kaldırdı birden. Sanki deniz coşuyordu. Fasit fikirli, yüzü yıkanmamış mecusiler bana doğru geliyorlardı. Davulcular köse vuruyorlardı. Brehmen'in horozunun sesi kısılmıştı. Karalar giymiş bir hatip atını dört nala sürüyordu. Yüzlerinde gülmekten başka yol haritası olmayan mütebessimler zincire vurulmuş olmalıydılar. Seher yeli birazdan eteklerini savuracaktı. Salınmak genç fidanlara yakışıyordu ama ihtiyar ağaçların yapraklarından başka dökülen yanları da olacaktı. Onlar çaresizdiler. Dallarının azıksız yoksullara döndüğünü görmüştüm. Kıyamet gibi uzun bir gece yaşanıyordu. Yan binada sabaha başka hesapları olan bir münafık kandilini yakmış göstere göstere gece namazı kılıyordu. Belli ki suyu yine incitmemişti, abdestsizdi... İçimden akrep gibi sağa sola koşmak geliyordu ama göz mabetlerimin kapılarının kapanma saati gelmişti. Dışa kapanan mabet kapılarım içe açılmıştı. Yılanlarca hasat edilen kurbağa tarlaları gördüm. Düş dene sazlığı ateşe vermek istedim. Sazlıkta yaşayan aslanların yangından kaçarken beni parçalamalarından korktum. İnsan sokan yılanın yavrusunu öldürmemiştim ki bana kin beslesin. Arı kovanına baktım birisi çomak sokmuştu. Bana artık uyku beldesinden göç etmek düşerdi. Mutlaka büyük bir günah işlemiş olmalıydım ki bu gece elim bir azap çektim.









Uyku beldesini terk ettiğimde seher yeli denen dilber eteklerini savurmaya başlamıştı. Koca ağaçların yaprakları dökülüyordu. Genç fidanlar rüzgarla güreş ediyorlardı. Başları toprağa düşse bile kalkıyor, yeniden güreşe tutuşuyorlardı. Seher yelinin bu kadar bağırarak ve çekinmeden konuşmasının tek nedeni vardı. Günahsız olan pervasız konuşur. Onun yaptığı zulüm değildir belki. Göç vakti gelen yaprakların taşınmasına yardımcı oluyordu. Daha yeni açılmış olan gözkapaklarımı iyice açıp yüzümü seher yeline doğru dönerek "gazaba gittiğin vakit aklın başında olsun." diyecektim ki daha ben söylemeden ne demek istediğimi anladı. Yaşlı ağaçları daha az silkelemeye başladı.











Seher yeli!...



Dostların köke benzer sen de ağaca... Ağaç ise köklerinden kuvvet alır. Dostlarının incitmemeye çalış yoksa kendi kökünü kazmış olursun. Dökülen küçük yaprakları umursamamazlık etme. Büyük kalarak yaşamanın şartı odur ki her küçüğün kim olduğunu bilesin. Eline balta vereceğin güçlü adamın mescidin duvarını yıkmayacak kadarda aklı olduğundan emin olmalısın. Unutma! elli yılda kazanılmış nice iyi adlar vardır ki, bir tek kötü şöhret hepsini ayaklar altına almıştır.



Yaprağı savurayım derken rızıkları gasp etme ve yine unutma ki karıncanın önündeki daneyi ancak alçak kuş kapar. Sen güçlüsün yeri geldiğinde mütevazi olmalısın. Tevazu büyüklerden gelirse iyidir. Yoksul tevazusu onun tabiatındadır.















Ey bağban!



Seher yeline karşı tedbirini almalısın. Sen de unutma!... Bir memlekette sultanın tedbiri çobanınkinden az olursa o saltanatın da çobanın sürüsü gibi dağılmasından korkulur. Gücünün yetmediği zamanlarda adalet iste ki zulme göz yumdun diye senden intikam alınmasın. Padişahtan adalet istemeyen kişinin intikamcısı Allah'tır. Unutma seher yeli kendi görevinin derdindedir. Kervan halkı kendi yükünün kaygısını çeker, sırtı yaralı eşeğin çektiklerinden kimsenin haberi olmaz.Senin emeklerinin düşünmez. Zalime diş veren Allah onun dişlerini sökeceği günü belirlemiştir. Eşeğini düşman, vergisini sultan alıp gittikten sonra o memleketin tahtında ikbal kalır mı?





Söyle mazluma dudağı gülsün!...







Bekir Kale Ahıskalı

Ağustos 2010

Kekeme Kaval-16 Söyle mazluma dudağı gülsün!...