İntihar eden sular (Sebe Melikesine)

İntihar eden sular

Sebe Melikesi'ne

Feleğin boynuna taktığı renkli fuları
Islatıyor saçlarından dökülen yağmur suları
Zelzeleler başlıyor kalbimin çarptığı yerden
Zaman gözlerinde çağlıyor birden
Ne senden geçiliyor Sebe, ne de serden
Denizler ki nehirleri biriktirdiğin teştindir
Kimse bilmez damarımda tepinen ateşindir
Gözlerini kapasan, gece oluyor gündüzlerim
Bir lahit kadar sessizleşiyor denizlerim
Bir çift kırlangıç havalanıyor yuvasından
Gözlerini açtığın yerden başlıyor zaman
Seher yeli gibi öpürken dudaklarımı
Al bir renk kuşatıyor yanaklarımı
Bakışların toprağıma atılan tohum gibiler
Senden doğru geliyor esen meltemler
Saçlarına koşuyor bütün yağmurlar
Hoş kokun da olmasa ne kokar bağlar
Soluğunla sinen dağ gibi kalkıp iniyor
Süleyman'ın sallanmaz denilen tahtı sallanıyor
Hüthüt kanat çırpamıyor tebessümünden
Yıldırımlar düşüyor düşmez denilen yerden
Topal karıncalar dört nala koşuyor, toz kaldırıyor
Susturulamayan ne varsa hepsi dilini yutuyor
Birden silikleşiyor alın yazım, kayboluyor defterden
Orada yazmayan şeyler geçiyor içerimden
Eğreti bir bakışın katili olmak istiyorum
İçimdeki çocuğu artık doğurmak istiyorum


Dinle beni Sebe!
Dinle ki dinlediklerin huzur buluyor
Gözlerin nemlense, göklerim ağlıyor


Bir başka yükseklikten intihar ediyor sular
Bilmeyenler bu intiharın adını şelale koyuyorlar
Bilseydi güzelliğini
Süleyman tahtını bırakırdı, bahtını yapardı
Çiçekler kokunu bilseydiler
Senin gibi olmak için topraktan ömür içerdiler
Yıkılan bir putla kaybolamaz senin adın
Bir puta tapmak olsaydı muradın
Sen tahtını putlara vatan yapardın
Bir ay doğardı zincirlendiği dağın ardından
Ne kadar kötü varsa
Hepsi firar ederdi masalından
Nikahsız bir bahttın bende Sebe
Biz fısıltının başka kulaklara firarıydım ben
Acı bir çayın demi kaçardı gözlerime
Soluklaşırdı ufuktaki mavi
Saklanırdı şems eksikliğinden
Bulutların gökyüzüne isyanı başlardı
Bilmem ki sende güzel olmayan ne vardı
Mavi gözlüydü senin dilencilerin
Ah Sebe! vücudumda geziniyor ellerin
Sen ki Havva'nın kızısın, Adem'in gelini
Senin ülkende aşıklara ayrılıktan söz kesilmezdi
Kayıt altına alınamayan yüreğin vardı senin
Hıçkırarak ağlasan Nuh Tufanı'nı yaşar zemin


Gözlerin gülsün Sebe!
Gülsün ki ağlatanlar iflah olmuyor
Gözlerin nemlense, göklerim ağlıyor


Yakışmıyor sana aşk ocağında kıt kanaat yaşamak
Mayışıp kalmak bir türlü taşamamak
Bütün pınarların kaynağı olan yerde, suyla kavuşamamak
Leyla ancak sözün ızdırabıydı
Adem ile Havva'ya verilen aşkın yasağıydı
Mecnu'nun bir adı vardı, aşkın taslağıyla yaşardı
Sen bir türlü susturalamayan avazdın
Bakışlarınla aşkı çağırırdın
Asıl aşkı sen yazardın
Sen gülünce ateş böcekleri ışığını gözlerinden çaldı
Seni görenler yandıkça yıkanırdı, yıkandıkça yanardı
Sen susardın, onlar da sussalardı toğrağı duyarlardı
Konuş isterlerdi, bilmezlerdi ki sen konuşursan
Dilleri bir daha konuşamazdı, pas tutardı
Senin uyuduğun geceler, zeminin gözleri kör kalırdı
Çoğalan ne varsa, azalmaya başlardı
Gereğinden fazla açılan gözkapakların vardı
Işık hüzme hüzme sızardı
En uzun körlüğünü yaşamışım gönlümün
İmbiğimden sızmaz oldu soluklarım
Çeperlerini yaktı göğüs kafesim
Menevişli ellerin yoktu
Aynalar olduğundan güzel göstersinler diye
Fazla mesai yapmazdı ustalar
Tebessümün son nefesten önce verilen şerbetti
Sensizlik gurbet içinde gurbetti

Nazarlarını kaçırma Sebe!
Kaçırma ki vazgeçtiklerin çabuk tükeniyor
Gözlerin nemlense, göklerim ağlıyor


İnsan gibi yaşardın herşeyi, hakkıylaydı solukların
Bu sebeple senin kısa özgeçmişini anlatamazlar
Mertliğin bozulmadığı zamanı yaşıyordun
Barut kokusunu bilmezsin sen
Senin zamanının siyahları, şimdiki beyazdan daha beyazdı
Göğsünü gere gere yürürdü yiğitler
Sırtından hançerleyecek kadar kalleş olmamıştı insanlar
Saklayacak bir şeyi yoktu kimsenin
Fısıltıyla söylenmezdi hiç birşey
Saate gerek duyulmazdı
Saatler seni vururdu
Dalgalar saçlarındı senin
Martı çığlıkları kaynardı kulaklarımda
Sen kıyılarımdan gidersen martılar denizlere küserler
Sırtı toprak kokan emekçiler, aç kalmaktan korkarlar
Bir damla düşecek olsa gözlerinden, boğulur yeryüzüm
Sen geleli beri, bronza çaldı tenim
Yokluğunda hangi varlığa açılır ellerim


Beni bir başıma bırakma Sebe!
Bırakma ki bıraktıkların ırak oluyor
Gözlerin nemlense, göklerim ağlıyor


Son çirkinlikte tükeneleli çok olmuştu
Barudi bakışlar karanlıklarda patlamıştı
İçinden ırmaklar akan gözlerin vardı senin
Kuruyan dudaklarımı sulardı
Gönülleri taşımak en büyük hicretti
Hayalin bittiği yerde esaretim başlardı
Yıldırımların sık düşmediği bir tenin vardı
Dualarla korunurdu barınağın
Sen giderken hasretini bırakırdın zindanıma
Çıngıraklı patikalarda yorulur, düşerdim
Ganimet diye paylaşılırdı, bana bıraktığın sevgi şehrim
Sen giderken yokluğuna mahkum olurdum ben
Tutuklanırdım hiç günah işlememiş en temiz yerimden
Avcı hikayelerinde vururlardı beni,
Seni en çok seven yerimi leş kargalarına verirlerdi


Kuşatmanı benden kandırma Sebe!
Kaldırma ki unuttukların helak oluyor
Gözlerin nemlense, göklerim ağlıyor

Yanıbaşımda olunca istediklerim
Hayallerimle sefere çıkmıyorum ben
Neresinden yakalarsam yakalayayım hayatı
Necati bir gayret oluyor tutunuşum
Sen ısıtan bir rüyasın Sebe!
Ondördünde durdurmuşsun zamanı
Kameri bir durgunluk var sende
Varlığında yedi iklim yaşıyor insan
Sana alışıklığım alnıma yazılı taş bir baskıdır
Gizli serzenişlerim
Yanaklarımı kendimi ele vermesin diyedir
Yokluğun yokluğum oluyorsa, varlığına mecburum
Yokluğuna gönülsüzüm
Üzerinde umutla yürünmeyen kaldırım kadar amaçsızım
İçimi sızltıyor gönül sızım
Doğurgan topraklardan gelmişim ben,
İçimde büyütmeliyim köklerini
Bir su sesine nice yalvarışlarım var
Yıldızsız gecelerimi saymıyorum ömürden


Bana öyle bakma Sebe!
Bakma ki mahzun baktıkların viran oluyor
Gözlerin nemlense, göklerim ağlıyor


Vebalı nehirlerin akıttığının
Vebalini yüklemesinler omuzlarımıza
Yeni bir serüven omuzlayacak gücüm yok artık
Bizim nehirlerimiz saçlarından doğardı
Koy'una zincirli donanma gibi, ellerimi bağlamışlar saçlarına
Hangi çığlık kırar zincirlerimi, hangi yel savurur yamaçlarına
Kıpçak yiğitliğime tatar sarhoşu bakışların var
Uzattım bileklerimi, beni ancak kelepçe anlar
Anlardım ki varsın, aşikarsın
İstesen abad eder, istemezsen yıkarsın
Karanlıklar gündüzde uyuyup kalsa
Biraz daha uzun yaşardı sevdalılar
Sevda yolu ne kadar darsa
Bu yolda yürüyenler kabına sığamıyorlar
Kimse özgürlüğümün farkında değil
Gökyüzü mavisi uçurtmamsın benim
Bir elim sinenden nem toplar
Bu suskunluğum sebepsiz değil
Gözlerim tebessümlerini devşirme derdindedir
Eşiğinde bekletme beni, mahzun bir derviş gibi
Tebessümüm ümidimdendir, sanma murdına ermiş gibi


Bana nazlı nazlı bak Sebe!
Bak ki baktıkların çoğaldıkça çoğalıyor
Gözlerin nemlense, göklerim ağlıyor


Soluyarak toplamışsın, tüm güzellikleri sinene
Son soluğunda çağırdın beni, kevser akan dudaklarınla
Alaca bir günün sonunda, kavuşmak kilitlenircesine
Kapkara lekelerinden arınmak ayrılığın
Çözülmeye yüz tutmuş sorular gibi basitleşmeden
Sarılıp kalmak bedenine, oynaşmadan, elleşmeden
Sebe ben biz aziz değilim
Çekip gidenden geriye kalan bir iz değilim
Çölde uyku tutmayan bir bedeviyim ben
Sahra ateşinin en gür aleviyim ben
İstemem vermesinler Süleyman'ın tahtını
Yeterki bana versinler öpmüş ölmüş bir insanın bahtını
Ölüm ağıtları söyleyemeyen tek şair benim
Doğmadım ki daha, ölümü nerden bileyim
Kandırıyorlar seni Sebe
Bütün diş ağrıları Leyla'dan kalmadır
Diyemedikleri zonklatır insanı
Kavuşamayanları da beyaz kefenliyorlar
Birazdan boşaltırım sana beklettiğim mahzenlerden
Mayışmış gönül çığlıklarımıı
Falları sevmem ben
Seviyor, seviyor diye koparabilmeliyim yapraklarını papatyanın
İtimalli hesaplar bana göre değildir
İçimdeki köklü bir sevdadır ne efsunludur ne de yeldir

Bana gülücüklerini yolla Sebe!
Yolla ki gülümsediklerin huzur buluyor
Gözlerin nemlense, göklerim ağlıyor

Usul usul seveceğim seni usülünde
Yüzeyinde parlayacak denizin dibinde ne varsa
En dibe saklanma gereği duymayacakı inci mercanlar
Bıyığı yeni terlemiş bir genç
Hayallerinden aklanma gereği duymayacak
Ah Sebe! Bir kez düşünde ağırlandım,
Benim bütün kazancım bir düş busesi oldu
Görsen ne hesaplar veriyorum
En masum yerimden hançerleniyorum Sebe
Sayende kazancımdan daha çok bedeller ödüyorum

Sebe!
Sen kollarıma yatan bir çocuk oluvereceksin birden
Yanaklarından öpeceğim kimseler işkillenmeden


Bana masumluğunu sakla Sebe!
Sakla ki sakladıkların kıymetli oluyor
Gözlerin nemlense, göklerim ağlıyor


Bekir Kale Ahıskalı
05 Ekim 2010