Biz Şairler Lanetli Bir Millet miyiz? Lanetlenecek Ne Yaptık? /(1)

Biz Şairler Lanetli Bir Millet miyiz? Lanetlenecek Ne Yaptık? /(1)


Şiir dilin özüdür. Bu öz dizelerde yan yana getirilerek, bağımsız sözcüklerle gizli bir mimari meydana getirilir. Şiir, saygı duyulacak kutsal bir uğraştır. Toplumun yerleşik değer yargılarının üzerinde yükselir. Şair, varlığını bir bütün olarak besleyecek kaynağı sanatın şiir denilen dalında arar.

Şiir dille düşüncenin uyumlu bir biçimde birlikteliğinden oluşan, sınırlı varlığımızdan kurtulup evrenle bütünleşmemizi sağlayan gizli bir güçtür. Işıkla gölgenin kaynaştığı, diyanizyak taşkınlığın kapalıda olsa hissedildiği imgelerle dolu bir kaynaktır.


Doğum/ölüm gibi çok konuşulan ama iki az bilinen arasında, duvar saatinin sarkacı gibi bir o yana bir bu yana sallanıp duran insanı, bilinçaltında yatan gizleriyle alışılmadık bir biçimde yansıtan, sözcükleri bir kuyumcu titizliğiyle işlenmesine önem veren insandır şair.

Bir öncünün arkasına sığınıp onun gölgesinde yaşam sürmek şaire göre bir yaşam tarzı değildir. Kendi tarzını, kendi üslubunu oluşturur. Benliğin derinliklerine inip ölümlü insanın ölümsüz yanlarını aralayarak yaşama haz kaynağı bulmak ve sunmak ister

Her şair onu tanıtacak öncü yazarlara ve şairlere gereksinim duyar.

Sessizlik içinde düşünen, düşündükçe var olan, var oldukça üreten bir kafadır o. Sonsuzluğu aramak gündelik yaşamdan uzaklaşmak başlıca isteğidir. Yaşadığı dünyayı sözcükler evreni haline getirerek daha bir yaşanılası kılmak ister.

Şair, konuşmadan önce düşünür. Hayatta neyi taparcasına istemiş ve sevmişse evvelinde düşünmüş, ahirinde sevmek eylemini gerçekleştirmiştir.

Güzelliklerle doludur bir sanatçının yalnızlığı. Yeter ki yeni eserleri muştulasın. İnsanın kendi benliğiyle baş başa olduğu anlar, ortay konulacak bir eserden yoksun geçmişse, işte o zaman cenneti cehenneme dönüştürüyor demektir.. Bunalır, kısır bir çölde hisseder kendini. Özgürlüğe sarhoş kuşlar gibi kanat açıp mavi göğün derinliklerinde sonsuz haz içinde eriyip tükenmek ister. Şairin düşlediği şiirsel yetkinliğin bir simgesidir mavi gök. Evrenin alaycı bakışlarını üzerinde hissetmeden, onların ağırlığında ezilmeksizin güzelliklere kürek çeker.. Mutlak güzelliğin arayışı içinde bitmek bilmeyen yolculuğunu sürdürür. Alıp başımı gitme, bilinmeyenin sınırlarında dolaşma arzum hiç eksik olmaz. Şiir denilen o gizemli kaynağa varabilmek için, geriye bakmadan hep ilerlemek, her gün yeniden doğmak, benliğiyle yaptığı iç çatışmalardan başarı kazanarak çıkmak ister. Bunun için düşler şaire, ikinci bir yaşam olanağı sunarlar.

Düşle estetiğin güzel bir biçimde birbiriyle kaynaşması, şairin, dili sözcükler haline getirerek saf güzelliği sunmak zorunluluğunu ortay çıkarır.

Şiiri, düşünceler, duygular kadar sözcüklerle yazar. Şiiri, esin kadar usunda meyvesi kabul eder. Maddenin mutlak güzelliği saklayan bir yapıya olması dolayısıyla, nesnelerin ifade ettiği somut anlamı aşarak düşünsel yalnızlığa bürünüp bir tür söz simyacılığı yapmak durumundadır. Şiir alışılmış anlamların dışında kullanılan sözcüklerden meydana gelir. Şairde sözcükleri bir nota gibi kullanarak ölüsüz bir senfoni oluşturma isteği vardır.

Hayat her an suyu buz tutmuş göller gibidir. Buzu kırıp yaşam dolu suyu avuçlarında hissetmek insanın kişisel yeteneğiyle ilgilidir.
Yaşadığımız dünyada her şey bir analojiden ibaret sayabiliriz.. O coşkunluğu yakalayıp şiirde kapalılığı sağlamak gerekir. Şair anlaşılmaya çalışmayarak, şiirin var oluş sırlarını çözmeyi okuyucuya bırakmalıdır..

Şair, insan zekasına özgü bütün etkinlikleri birer birer gözler önüne serer, Siyahla beyazı kullanarak resimler yapar. Bu resmin içinde her türlü bilimi karar..
Teoloji, fizyoloji, matematik, kimya. Bunların hepsi şiirde vardır.

Şair şiiri özveri gerektiren bir çalışma olarak görür. Sanatın sırrını sözcükler arası ilişkilerde bulur. Aklın bir sersi olan şiirin kendinden başka bir amacı yoktur. Kendinde başlayıp kendinde biter.

Şair, her şiirinde yeni bir dünyanın kurucusu durumundadır. Sözcüklerinde bir canlılığı vardır. Zaman zaman onları geleneksel dilbilgisinin sınırları içinde kalmaktan kurtarıp kalıplaşmış anlamların dışında anlamlar yüklemeli ve okuyucunun zekasına sunmalıdır.

Sözcüklerin arasında yükselen gizli bir senfoni vardır. Şaire düşen havada uçuşan bu sözcükler arasındaki sesleri yakalamak usumuzla birleştirerek sanatta ki evrenselliği yakalamaktır. Şair, bir senfoni dinler gibi kendini şiirin akışına bırakarak maddesellikten sıyrılıp okuyucuya sonsuz hazlar içinde başka kapılar aralar

…/

devam edecek

Bekir AHISKALI
Biz Şairler Lanetli Bir Millet miyiz? Lanetlenecek Ne Yaptık? /(1)
bekirahiskali@hotmail.com